GERÇEKTE NEYİ BİLİYORUZ ?
Bilgi, pek çoğunuzun da katılacağı üzre insanoğlunun en önemli hazinesi. Bilgiyi pratik etmek ise kendimizi nasıl farklı kılacağımızın bir aracı. Maruz kalınan uyaranlara karşı ürettiğimiz bilişsel akış, aslında bilme seviyemizin ve verdiğimiz nihai kararlara giden yolun da bir uzantısı durumunda. Bilgiye karşı ürettiğimiz sorgu hali ise aslında, üzerinde çok da fazla durup düşündüğümüz bir şey değil.
Socrates’in kendini savunması esnasında söylediği “Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez” sözü, sorma-bilme-sorgulama eylemselliğine hakettiği değeri veren bir yapıya işaret ederken; beş duyu ve birden fazla duyguyla verdiğimiz var oluş mücadelemiz, bizlere “anlatılanın bizim hikayemiz olduğu” gerçeğini değiştirme imkanı tanır. "Kaos mu ? Uyum mu ?" sorunsalı, bu noktada karar vermemiz gereken ilk yol ayrımı olarak karşımızda durur.